Bir insanoğlu neden ölmek ister.Hayatında ne gibi bir gelişme olmuştur ki ölmek gibi bir sonu kendine reva görmüştür.
Engellilerin dünyasını ölüm daha bir yakından izlemektedir.Zaman zaman içine düştüğü umutsuzluk,istediklerini yapamama,aşk hayatında ki olumsuz gelişmeler,hayata küsme,engelinden dolayı hor görülme,toplum baskısı gibi nedenlerden dolayı zaman zaman ölümü düşündükleri çok olmuştur. Bunu çevremde gördüğüm engelli insanların sözlerinden, yazılarından, düşüncelerini anlatırken kullandığı cümlelerin çıkış noktalarında bunu yakalayabilmek çok zor değil.Ancak ölümü düşünmek demek mutlaka ölmek demek değil tabiki. Her an içinde bu duyguyu taşır ama gerçekleştirecek cesaret ve ruh hali yoktur.Mutlaka ölmek isteyenler kendince haklı nedenleri vardır.Vücudunda ki rahatsızlık tedavi edilemeyecek boyutta olup,günlük hiç bir ihtiyacını gideremeyenlerin artık kendinden umudunu kestiği bir an olmuştur. Bu anı ifade eden kelime sıkça kulağımıza gelen ÖTENAZİ gerçeğidir.
Ötenazi bilimsel açıklamasını şöyle yapıyor ilgililer :”Bir kişinin yaşamı belirli koşullar altında ağır ya da ölümcül bir hastalığın ya da rahatsızlığın sonucu olarak, tüm değerini yitirdiği, yaşanır olmaktan çıktığı, yaşamak kişi için ağır bir yük olup, dayanılmaz acılar verdiği zaman, acı çeken hastanın, ya kendisi ya da hekimler tarafından, acı vermeden öldürülebileceğini söyleyen öğreti ya da teori.” diye açıklanıyor.Evet bazı insanlar kendi ölümünü istemektedir.Hem sevdiklerine yük olmamak,hem kendine yük olmak istemiyordur artık.Bu düşünceye kendimce cevap arasamda bir türlü doğru olan kelimeye bulamıyorum.Ölüm bir son, kurtuluş gibi geliyor ama olayın dini,sosyal boyutunuda gözardı etmemek gerekir.Bunu söylemek kolay belki, çeken bilir bu ızdırabı.
Sevgiyle kalın,umudunuz hiç bitmesin..
Yazar:NoEngel
Sevgili Eylulbahçesi,
Kusuru olur mu hiç.Çok güzel konulara değinmişsiniz.Sizin bu ifade ettiklerinizden bizlerin fani dünyada emanetçi konumunda olduğumuzu, bize verilen bu bedenin sadece bir araç olduğunu, her insanın eksikliklirinden ders çıkararak Allah'a daha yakınlık göstermesi gerektiğini, kusurlarımızı bize kötülüğümüzden değil de doğruyu bulmamız yönünde itici kuvvet olarak verildiğini anlıyorum.
Değerli yorumunuz için teşekkürlerimi sunuyorum.
insan oğlunun neden ben sorusuna çok sık rastlarız…fakat şu var ki Allah insana sağlık verir, akıl verir,para verir,güç verir,aile verir,makam mevki verir,kısacası herşeyi dört dörtlük verdiğinde insan bunları vereni unutur..o zaman neden bana verildi bunca güzellik demez…zaten bunlar olmak zorundaymış gibi davranır..hatta daha da ileri gidip tüm bunları kendi elde etmiş yada hak etmiş gibi davranır…peki neden?
neden bir uzvu fazla yada eksik bir insan doğduğunda şaşırır da herşeyi tam sağlıklı bir insan doğduğunda buna şaşırmaz..sapasağlam doğmak eksik doğmaktan daha büyük bir mucize değil midir?…ve neden şükretmez? bu bedeni bu hayatı bu sağlığı bu aklı alırken Yaratıcıya karşılığında ne vermiştir ki… bunlardan sadece ve sadece biri (imtihan amaçlı) geri alındığında hemen isyana kalkışır? birşeyin sahibi olmak için öncelikle o şeyi ya siz yapacaksınız yada karşılığında bir bedel ödeyeceksiniz…biz ne ödedik?hayat hep böyle değil midir…peki öyleyse o zaman insan kendine ait olmayan sadece bir süreliğine kullanması için kendisine emanet edilen şeyler geri istendiğinde yada alındığında hemen düşman kesilir?..bu güne kadar bunları kullanmama izin verdiğin için teşekkür ederim demez? önce bunların cevaplarını düşünmeli insanoğlu…
evet belki felçli bir insan ailesine yük olur yada öyle hisseder..bundan dolayı üzülür belki kıyamaz onlara…peki insan Allah'tan daha mı merhametlidir?..
birileri birilerine ihtiyaç duyacak birileri de birilerine yardım elini uzatacak her iki taraf kazanacak…belki tersi olacak biri kaybedip biri kazanacak…yada ikisi birden kaybedecek…dedim ya imtihan oluyoruz ve bunun için bile birbirimize ihtiyacımız var…
Öncelikle insanoğlu olarak en baştan şunu kabul etmemiz gerekiyor…mülk sahibi mülkünde istediği gibi tasarrufta bulunabilir…emanetçi ise sadece izin miktarınca emaneti kullanır ve istendiğinde geri vermekle mükelleftir..neden aldın, neden az verdin yada neden vermedin gibi bir soru sorması abestir..
Kusura bakmayın kardeşim yorum değil destan oldu :) insan hayata bakışıyla ilgili fikirlerini anlatırken cümleler bir türlü yetmiyor..paylaşımlarınız için teşekkürler…saygılar
Sevgili Eylülbahçesi,
Öncelikle hoş geldin,sefalar getirdin.
Yazmış olduğun yorumuna katılıyorum fakat bir konuyada dikkat çekmek isterim. Bedeni tam anlamıyla işlevsiz hale gelmiş,hareket edemez,yatalak durumda insanlar var. Bu insanların aklında sevdiklerine yük olma düşüncesinin yanında çektiği acıların dayanılmaz ızdırabı var.İşte burada insanlar isyan etme aşamasına gelebiliyorlar. Neden ben diyebiliyorlar. İşte neden ben olayına cevap ararlarken boşluğa,psikolojik bunalıma girebiliyorlar.Onların durumunu ancak onlar daha iyi anlar.Allah kimseyi o insanların durumuna düşürmesin.
Değerli yorumun için teşekkür eder; Herzaman bu özgün yorumlarına beklerim.
Sevgiyle kal.
İnsan kendine ait olan şey üzerinde istediği gibi tasarrufta bulunabilir…beden ve hayat insanın kendi malı değildir, onlar sadece Yaratıcının emanetidir, en ufak şeylerde bile emanete ihanetin cezası vardır..kaldı ki hayat insana verilen emanetlerin en büyüğüdür ve karşılığı da o nisbette büyük olur….insanoğlu kendisine emanet edileni kendi malı zannettiği müddetçe bu sorundan çıkış yolu bulamayacaktır…sadece kendi yaşamına değil karnındaki bebeğin canına bile kıyan insanlar var…sanki onu kendi yaratmış gibi.
''Engellere gelince insanın bedeninde değil, ruhunda ve kafasında engel olmasın bence bu daha tehlikeli.''Çok haklısın arkadaşım yürekte ki engel daha önemli.
Üzüldüm yazının silinmesine ama olsun arkadaşım.Yorumunla beni asla sıkmazsın bilcümle onur duydum. Değerli yorumun için yürekten teşekkür ederim.
canım yazına uzun bir yorum yazmıştım ama yaptığım bir hata sonucu yazdıklarım silindi şu anda fazla vaktim yok ama şunu söylemek istiyorum ölüm hiç bir şeye çare değil çünkü daha önce bende ölmek istemiştim şimdi bu düşüncenin ne kadar saçma ve zayıf insanların baş vurduğu bir yol olduğunu düşünüyorum umutla yaşamak hayata sıkıca bağlanmak çok güzel. Engellere gelince insanın bedeninde değil, ruhunda ve kafasında engel olmasın bence bu daha tehlikeli. Umarım yorumumla seni sıkmamışımdır. Her güne umutla başlamak dileğiyle sevgiler.
Sevgili Hakan-can,
Hayata sımsıkı sarılmak gerekir.Yeter ki sarıldığın yerler elimizden kayıp gitmesin.Değerli yorumun için teşekkürler kardeşim.
Sevgili Arzucum,
Düşüncelerini ne güzel dile getirmişsin.Konuyu ne güzel açıklamışsın.Son nokta ise yerine cuk oturmuş. ''Kendini seven insan, yaratanı da seviyor demektir. Yaratanı seven, bu hayata tutunmayı başarabilir.'' çok haklısın.Mesele kendini sevmek,kendini olduğu gibi kabul etme erdemini,gücünü kendinde hissedecek kadar çaba sarfetmek gerekiyor.Hayat engellerle dolu,pes etmek zayıf insanların seçtiği bir yol.Bu yola girmemek için elimizden gelen gayreti göstermiliyiz.
Canım bu güzel yorum için zaman ayırdığın için çok teşekkürler. Yüreğine sağlık.
Merhaba canım,
Ölümü düşünen, bir an önce bu sonla yüzleşmek, ona ulaşmak isteyen kişiler mutlaka vardır. Her birinin sebepleri farklı olsa da, yaşama sevincini, ümidini yitirmiş, hayatın acılarına tahammülü kalmamış nice insanlar, ölümü düşünür ve aralarından bazıları da bunu kendi elleriyle yapmak isterler.
Bu eylemi yapmak bir cesaret mi, yoksa korkaklık mı? Yahut da, bu iki duygudan da öte bir şey mi? Bence, bu eylemi gerçekleştiren kişilerde bu iki insani duygu tamamen yok olmadan bu eylemi gerçekleştiremezler. Kişi bu eylemi yapabilmesi için tamamen düşünme ve mantık yürütme yetisini kaybetmesi gerekir, diye düşünüyorum.
Aslında, ölüm hepimizin yanıbaşında duran bir gerçeklik. Bu olgudan kimsenin kaçışı kurtuluşu yok. Belki de, hatta belki bile değil, gerçekte ölüm bir son olmayıp, yepyeni bir başlangıça adım atmaktır. Ancak, bu yeni başlangıça kendi irademizle adım atmamız Yaratıcımız tarafından engellenmiştir. O adımı atma zamanını kendisi belirlemiştir. Bu yaşamımızda yapmamız gereken görevler bitmeden, diğer yaşama geçmemiz yasaklanmıştır.
Bu bağlamda, engelli ve ölümü arzu edecek kadar hasta olan insanların da ölümü düşünme, bir an önce bu ızdıraptan kurtulma gibi düşüncelere saplamaları gayet doğaldır. Fakat, her ne olursa olsun, bu kişilerin yaşama tutunmaları için ellerinden geleni yapmaları, bu cesareti göstermeleri gerekir. Çünkü, yaşamak her şeye rağmen güzeldir. Yalnız da olsan, yanında sevebileceğin kimse de olmasa da, kendini severek de mutlu olabilir, insan. Kendini seven insan, yaratanı da seviyor demektir. Yaratanı seven, bu hayata tutunmayı başarabilir.
Bu konuda yazacak daha çok şey var. Ancak, daha fazla uzatırsan bir çok şey birbirine karışacak diye korkuyorum. O nedenle bu kardarla yetinmeliyim.
Hiç kimse umudunu yitirmesin, sevgisiz kalmasın.
Sevgiyle kalın…
İlgiyle okudum,enterresan bir yazı yazmışsın değerli kardeşim…
Bence Ötenazi veya intihar gibi şeylerden insan daima uzak durmalı çünkü hayat her nekadar zor olsada zaman zaman acımasız olsada,yaşamaya değer..
O hayata küsmüş insanı olduğu gibi kabul edecek ve sevecek insanlar mutlaka vardır,mesele onları arayıp bulmaktır ve hayata sımsıkı sarılmaktır…
Öpüyorum,kendine iyi bak dostum..:))
ben yaklaşık 3 gün yoğun bakımda yattım…çekmediğim acı kalmamıştı..asistan doktorların eline düşmüştüm..biri gitti biri geldi…bir şeyleri öğrenme pahasına adeta beni kullanmışlardı..bende sağlıkçı olduğum için yapılan her işlemin farkındaydım…
aspire ediyoruz diye boğazımı iyice tahriş edip akciğerlerimi kanla dolmuşlardı…nerden mi biliyorum…?….sonra uzman doktor geldi ve beni aspire etti birde gördü ki aspirasyon cihazı kanla doldu…sonra onlar yüzünden akciğer enfeksiyonuna yakalandım..solunum sıkıntısına girim…kalbim bir an durmuş ve beni tekrar hayata döndürmüşler…
çok acı çektim..boğazım delik olduğu için konuşamadım..tarifsiz acı çektim…sonra kağıda ötenazi istiyorum diye yalvardım..tabi yasal olmadığı için uygulanmadı…
o an günahmı-sevapmı diye asla düşünmedim..aklıma bile gelmedi..çünkü değişik bir psikoloji bu..başa gelmeyince bilinmez…
sevgiler….
Sevgili Defnem,
Hayatından bir kesiti paylaşman çok anlamlı oldu.İnsan hayatıyla bir oyuncak gibi oynayan zihniyet var.Bu zihniyet çoğumuza acı çektirebiliyor.Bu acıları yaşatanlara gereken dersi elimizden geldiğince vermeliyiz.Allah tan sen sağlıkçısın ve bazı şeylerin farkındaydın.Ya hiç bilmeyerek şifa bekleyen insanların yaşadıkları. Bu yüzden insan hayatının ne kadar değerli olduğu toplumun her kesimine itinayla anlatılmalı, bunun içinde hepimiz üzerimize düşen görevi yapmalıyız.
Değerli yorumun için teşekkürler Def-nem. Yüreğine sağlık.