Gün kara, anlar anılar simsiyah, sözler,düşünceler kaybetmiş masumiyetini; ya bir resmiyete meze olmuş ya da bayağılaşmış beklentili arzulara köle… gökyüzü kapkaranlık halbuki saat 12 ye yeni dayanmış akrep nazlı yine her saniye zaman kavramını düşündürecek kadar kendi matematiğinin ötesinde.zaman karanlık… nefesler bir duman bulutu gibi içimizde. her soluduğumuzda bestelenmiş bir kötülük senfonisi sanki ciğerlerimize dolan. simsiyah bulutlar.. sanki gözlerimizdeki enaniyet yansıyor yüzlerine..Hiç beyazı yok dışarıda ki karın.ruhlarımızla basıyoruz üstüne o bildiğin kar sesi değil bastığında duyulan acı iniltisi bataklığa gömülen ruhunun.
Bakamıyorum ki çevreme ben en çok hangi rengi seversin dediklerinde mavi derdim denizi sevdiğim için ama benim denizlerimde maviye yer kalmadı kırmızıdan siyahtan. Ya can aldı benim denizlerim yada bitmeyen bir arzunun vahşi atıklarını. İstanbul’u çok severim mesela hele birde deniz kenarını görünce alıp götürüyor derim içimdekileri bir balıkçının kayığı yeter mi yoksa bilmem nere bandıralı bir yük gemisine mi ihtiyaç var bilmiyorum bendekilerin istemediklerimin gitmesi için. kendime çok kızarım çok unutuyorum diye korkuyorum.. ya hiç unutmasaydım bundan da korkuyorum; korkuyorum çünkü daha iyi oldukların düşündüğüm insanların her an yapabileceklerini görüyor gözlerim o karanlığı ruhuma lezzetli bir yemek gibi sunan gerçeğin yaşanılmış ve mutlak yaşanılacak olduğunu kanıtlayan gözlerimve ben bu durumu bir an unutup bir an hatırlamaktan da korkuyorum
Bir haber görüyorum Kars’ta 10 yaşında bir çocuk öldürülüyor, Üzülüyorum ama sonra unutuyorum Bir çocuk öldürülüyor sonra benim yaşımda belki bu ülkenin geleceği vereceği bir fikre muhtaç. İzliyorum nasıl vurulduğunu dövüldüğünü, Tecavüz edildiğini, yakıldığını, boğulduğunu, kesildiğini ve atıldığını belki bir yerden Onun kim olduğu önemli ama Bir mahlukta demiş ya–5 insanı öldürmek bir vahşet 100 insanı öldürmek bir katliamdır ancak milyonları öldürmek sadece istatistiktir– Sadece istatistiğe bakıyorum bende Öldürülen Gizem Ahmet Ali kimi öğrenci kimi polis kimi daha bir bebek Görüyorum öldüklerini İzliyorum hatta biraz doluysam da ağlıyorum hani erkekler ağlamaz derler ya işte kadını alçaltan en adi cümlelerden biridir o ama unutuyorum işte taaki yeni bir gizem öldürülene kadar
Daha dün ben yaşında bir kız öldürüldü Mersin de düşünüyorumda hayalleri vardı elbet belki de hayallerimiz benzerdi ve bir yerde karşılaşıp beraber kurtaracaktık dünyayı Öldürülmüş işte bir şekilde. canı acıtılarak… ben iğne battığında elime kahrederken o ana; o bir bedenin yok oluşuna hissederek tanık olmuş bunu yapanlara ne denir bilmiyorum ne yapılır onu da bilmiyorum rahmetini bekliyorum Allah’ın gönülleri ferahlatmasını Yaşamak bir ağaç kadar tek ve hür diyor Nazım tek başına olmaktı belki de en son yanılışı Hür olmak zaten uzak hepimize hepimizin ulaşmak istediği bir yer olduktan sonra ancak har olur o duygu sonra sönüp gider yüreklerimizde
Ve bir orman gibi kardeşçesine diyor ya.. Biz neysek o kalıyoruz bir VE ekleyemezsiniz ya A’sınız ya da B ikisi de haklı diyemezsiniz Dünya da bir arada olamayacak iki şey var iyilik ve kötülük bunların aynı zihinde barınmasına imkan yok Bir ormandık 1914 te Çanakkale’de dinimizle bileğimizle 6 Asırlık kurumuş bir çınar gölgesindeydik 23 te bir ormandık Yeni filizlenen Sura kadar büyüyecek bir çınar gölgesindeydik birlikte korunmaya çalıştık yakan her neyse şimdi hala bileğimizde güç var ama yumruğu kendimize sıkıyoruz.. çok güzel bir laf var dünya da bir çok din vardır ama Ahlak birdir diye gidin budaya tapın Hz. İsa’yı anın Peygamberimizin dünyaya kattıklarını dinleyin eğer dükkanınızda tartıyı eksik işiyarım yaparsanız hepsinden bir kitap hatmetseniz ne fayda kocamandık işte o zamanlar Şimdi ise yok oluyoruz bir bir yakıyorlar kesiyorlar yıkıyorlar…Kardeşi kardeşliği öğrettiler anne babalarımız küçükken bize sonra arkalarını döndüler ve kendi kardeşleriyle kavgaya başladılar 14 ü unuttular 23 ü unuttular sonra biz büyüdük ve bizde unuttuk Hep övündük kendimizle vicdanımızla birliğimizle oysa ilk fırsatta geçmeye çalıştık sınırın öbür tarafına Pasaportumuzda o mührü görmek için boyun eğdik eleştirdiğimiz elin Avrupalısına Sadece ben olduk. sonra biz olmayı da unuttuk Umut mu tanıyorum elbet her an yakın tutmaya çalışıyorum kendime ama korkuyorum işte ne bileyim ya unutursam ya kaybedersem günün birinde diye
Her biriniz birer ateş yakarak gidiyorsunuz biryerlerde bizler eksiliyoruz bedenlerimiz hala var ama insanlığımızı kaybediyoruz Tarifini yapamıyorum kaç tanedir insanlık kaç kilo ya da her neyse her gidişinizde biraz daha yaklaşıyoruz bitişe
25. saat mi oradan yazıyorum bunları (bu tabiri içimdeki ses filminde duymuştum ) Ben gibi milyonlarla birlikte belki bir deniz sesi var kafamdaki fonda 24 saate sığdıramadıklarımı 25. Saatte yaşayarak yazıyorum Allah masum canları kendi yarattıkları üstünden gelen ölümden korusun sabır versin canı giden canlara…
Yazar: Erol Öztamur
Soru ve görüşleriniz için iletişim adresi:
eroloztamur@gmail.com
https://twitter.com/eroloztamur
UYARI:Bu köşe yazısının telif hakları Erol Öztamur‘a ve yayın hakları engelsizdunyam.org’a aittir. “www.engelsizdunyam.org” biçiminde aktif bağlantı kurularak, açık kaynak gösterilmek kaydıyla içerik kullanılabilir. Açık kaynak göstermeden yapılan alıntılar için yasal takip yapılacaktır. ©