Yönetmelikte sözlü sınav ifadesine açıkça yer verilmemekle birlikte staj sınavı ya da değerlendirmesi içerdiği sübjektif unsurlar nedeniyle sözlü sınavının değişik bir versiyonudur.
Bugünkü yazımızda her yıl yüz bine yakın memuru doğrudan ilgilendiren 1983 yılında ve darbe hükümetleri döneminde, yürürlüğe giren Aday Memurların Yetiştirilmelerine İlişkin Genel Yönetmelik’teki sakatlıkları, çıkmazı ve asil memurluğa geçişte sözlü sınav olup olmadığını izaha çalışacağız. Her memurun aday olarak kamuya girdiğini ve bu süreçte başarılı olması gerektiğini düşünürsek yönetmeliğin fonksiyonu daha iyi anlaşılacaktır.
K. Evren’in Cumhurbaşkanı olarak onayladığı yönetmelik halen yürürlükte
Her ağzını açan 1980 darbesini ve Kenan Evreni eleştirir ve bunda da hakkı vardır. Ancak, iş bir şeyler yapmaya ve üretmeye gelince de kimseden ses çıkmaz. Personelle ilgili mevzuata bakıldığında çoğunun darbe döneminin eseri olduğu ve halende muhafaza edildiği bilinen bir gerçektir.
Bu çerçevede istisnasız bütün aday memurları ilgilendiren Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihteki Bakanlar Kurulu’nun başında Cumhurbaşkanı olarak Kenan Evren ve Başbakanlık’ta ise Bülent Ulusu vardır. Her fırsatta darbe dönemi mevzuatının değiştirilmesini iddia edenlerin bu mevzuattan ya haberleri yok ya da milyonlarca memuru ilgilendiren mevzuatın ne anlamı geldiği kavranamıyor.
Bu bağlamda, 33 yıllık demode yönetmelikte sadece 3 değişiklik yapılmıştır. Değişiklik yapıldığına göre, 33 yıllık darbe yönetmeliğinden hem Bakanlar Kurulu’nun hem de ilgilerin haberinin olduğu kesin. Bu değişikliklerin basit bir anlamı vardır. Ya Yönetmeliğin son derece mükemmel olduğu düşünülüyor ya da milyonlarca memuru ilgilendiren bu yönetmelik kimsenin umurunda değil. Maalesef kamu yönetimindeki iş yapma tarzımız bu. En önemli konular en önemsiz hale getirilebiliyor, en önemsiz konular ise en önemli hale gelebiliyor. Halbuki 21. yüzyılda kamu yönetiminde daha profesyonel yaklaşımlar sergilenmesi gerekirdi ama bunu göremiyoruz.
Memurların adaylık dönemindeki sınavları ciddiye alınmıyor
Bu Yönetmelikte, aday memurların asaleten atanmadan önce hangi sınavlara tabi tutulacağı ile bu sınavlarda sorulacak sorulara ve başarılı olmak için kaç puan alınması gerektiğine kadar birçok konu açıklığa kavuşturulmuştur. Bunun anlamı ise kamuya yerleşen adayların adaylık döneminde kamuda kalıp kalmayacağının yani geleceğinin belirlenmesidir.
Adaylık dönemi içerisinde Aday Memurların Yetiştirilmelerine İlişkin Genel Yönetmelik hükümleri çerçevesinde aday memurlar, temel ve hazırlayıcı eğitimlerden yazılı sınava tabi tutulmaktadırlar. Bu sınavlardan 100 tam puan üzerinden 60 ve daha yukarı puan alanlar başarılı sayılarak asaleten atanmakta, başarısız olanların ise görevlerine son verilmektedir. Aynı durum staj değerlendirmesi için de geçerli olup, başarısız olanların görevleri sonlandırılmaktadır. Bu süreç bir yıldan daha az bir sürede de belirlenebilmektedir.
Bu nedenle, adaylık dönemi memurlar açısından oldukça kritik bir dönemdir. Ancak, sanıldığı gibi insanların ekmekleriyle oynayarak bu dönemde görevlerine son verilmemektedir. Bu dönemde görevleri sona eren personel sayısı bir elin parmaklarını geçmez. Yani memurlar açısından en kritik dönem maalesef 33 yıllık darbe dönemi yönetmeliğine bırakılmıştır. Bununla da yetinilmemiş fiilen uygulanamaz hale getirilmiştir. Yani hazır sorular ve hazır cevaplarla bir formalite yerine getirilir hale gelmiştir.
Halbuki bu Yönetmelik yeni bir anlayışla kaleme alınsa hem memurların adaylık dönemi etkin bir şekilde değerlendirilir hem de sıkıntılı memurların kamunun sırtına yük olmaları engellenmiş olurdu. Bu konuda halen geç kalınmış ta değildir.
Yönetmelikte sözlü sınav var mıdır?
Askeri mantıkla yazılan bir yönetmelikte olması gereken klasik unsurların bu yönetmelikte de olması kaçınılmazdı ve öylede oldu. Bu çerçevede staj değerlendirmesinde, memur adayının kılık – kıyafetine özeni, terbiyesi, nezaketi ve tevazu sahibi olması, ağır başlılığı ve vakarı, ciddiyeti, kişisel çıkarlarına düşkünlüğü, uygulamadaki tarafsızlığı ve hakkaniyeti, malzeme ve zamanı yerinde kullanımı, kanun, yönetmelik ve emirlere uyması, görevlerini tam ve zamanında yapması, üstlerine karşı tavır ve hareketi, masa arkadaşlarına karşı tavır ve hareketi, itaati, görev yapmada heves ve gayreti, araştırma ve inceleme kabiliyeti, fiziki yorgunluğa dayanıklılığı, fikri yorgunluğa dayanıklılığı, grup çalışmasına yatkınlığı, geçimliliği, dürüstlüğü, dedi – kodu yapma alışkanlığı, gizliliğe riayeti ve sır saklaması, güveni kötüye kullanması ve son olarak da mesleki bilgisi dikkate alınarak değerlendirme yapılmaktadır.
Yönetmeliğe göre, staj değerlendirmesinin 50 puanlık kısmı mesleki bilgi kalan kısmı ise sübjektif unsurlardan oluşmaktadır. Görüleceği üzere, değerlendirme kriterleri hem son derece sübjektif hem de günün şartlarından çok uzaktır. Yönetmelikte sözlü sınav ifadesine açıkça yer verilmemekle birlikte staj sınavı ya da değerlendirmesi içerdiği sübjektif unsurlar nedeniyle sözlü sınavının değişik bir versiyonudur.
Son dönemde paralel yapıyla yapılacak mücadelede staj değerlendirmesinin son derece fonksiyonel olduğunu düşünüyoruz. Bu haliyle dahi paralel yapı mensuplarıyla mücadelede etkili olunabileceği düşünülmekle birlikte yönetmelikte yapılacak değişiklikle daha da etkin mücadele edilmesi mümkündür. Bu nedenle kamuya KPSS sonuçlarına göre yerleşen aday memurların yazılı sınav dışında hiçbir kriter olmadan yerleştikleri düşünüldüğünde bu yönetmeliğin güncel versiyonunun nasıl bir işlev göreceği tartışmasızdır.
Kamudaki örgüt mensuplarıyla bu yönetmelikle başa çıkılamaz
Başta bu yönetmelik olmak üzere, mevcut personel mevzuatı kamudaki örgüt mensuplarıyla mücadele de oldukça yetersizdir. Üzücü olan ise bu yetersizliği görme konumunda olanların konudan bihaber olmalarıdır. Kamuda çıkan örgüt mensuplarıyla mücadele yangınını söndürme konumunda olanlar maalesef şuan peyzajla uğraşıyor. Ne demek istediğimizi konuyla birazcık ilgisi olanlar anlamıştır.
Sonuç olarak, 1980’lerin darbe mantığıyla ve dönemin özelliklerine göre hazırlanmış mevzuatın 21. yüzyılda aynen muhafaza edilmesi anlaşılabilir bir durum değildir. Yani bütün malzemeler varken niçin helva yapılmadığı sorgulanmalıdır. Bu nedenle, vakit kaybetmeden öncelikle bu yönetmelikten başlayarak biran önce personel mevzuatının değiştirilmesi gerekmektedir. Aksi takdirde, bu mevzuatla başta PKK sempatizanları ve PDY mensupları olmak üzere hiçbir örgüt mensubuyla mücadele edilemez ve sonuçta da mevzuattaki eksikleri gidermek yerine her zaman olduğu gibi yargının verdiği kararlarla uğraşır dururuz. Nasıl olsa yargının itibarı yerle bir olmuştur, ne denilse tutar.